29.11.2023 tarihli 32384 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Anayasa Mahkemesi’nin (“AYM”) 13/09/2023 tarihli ve 2022/81 E., 2023/153 K.sayılı kararı ile 4/1/1961 tarihli Vergi Usul Kanunu’nun 359.maddesine (ç) fıkrasından sonra gelmek üzere eklenen dördüncü fıkranın Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline karar verilmiştir.
I- Başvurunun Özeti
Başvuruda özetle; dava konusu kuralla konun koyucunun sahip olduğu takdir yetkisini hukuka uygun kullanmadığı, yasama kısıntısının oluşturulduğu, idarenin birtakım işlemlerinin yargı denetimi dışında bırakıldığı, ceza indiriminden faydalanmak isteyen kimselerin vergi yargısı yoluna başvurma imkanlarının ellerinden alındığı belirtilerek kuralın Anayasa’ya aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
II- Başvurunun Değerlendirilmesi
Vergi Usul Kanununda kaçakçılık suçları ve cezalarını düzenleyen 359.maddesine (ç) fıkrasından sonra gelmek üzere eklenen dördüncü fıkrası;
“Yukarıdaki fıkralarda belirtilen ceza indiriminden faydalanabilmek için vergi mahkemesinde dava açılmaması, açılmışsa feragat edilmesi, kanun yollarına başvurulmaması veya başvurulmuşsa vazgeçilmesi şarttır.” şeklinde düzenlenmiştir.
213 sayılı Kanun’un çeşitli maddelerinde 359.maddede düzenlenen suçları işleyenlere yönelik cezasızlık ve cezayı hafifletici nedenler düzenlenmiştir. Bu hükümlerden yararlanılabilmesi kamu makamlarının suçun işlenmesinden haberdar olup olmamasına ve bazı şartların yerine getirilip getirilmemesine göre değişmektedir.
Dava konusu beşinci fıkrayla ise cezayı hafifleten nedenlerin uygulanması vergi mahkemesinde dava açılmaması, açılmışsa feragat edilmesi, kanun yollarına başvurulmaması veya başvurulmuşsa vazgeçilmesi şartlarına bağlanmıştır.
Anayasa Mahkemesi, yaptığı değerlendirmede kuralla aynı içerikte olup uygulama tarihi farklı olan 213 Sayılı Kanun’un geçici 34.maddesinin birinci fıkrasının ikinci cümlesinin söz konusu maddede yer alan “…infaz…” ve “…kovuşturma…” ibareleri yönünden 28/9/2022 tarihinde vermiş olduğu E.2022/59, K.2022/111 sayılı iptal kararına değinmiştir.
Anılan kararda Anayasa Mahkemesi; vergi kaçakçılığı suçuyla ilgili hükümlerin incelenmesinden vergi kaçakçılığı suçunun işlendiği her durumda vergi kaybının ortaya çıkmayacağı, verginin muhatabı ile vergi kaçakçılığı suçunun muhatabının farklı kişiler olabileceği, vergi kaybının varlığı ve/veya miktarı konusunda idarenin hata yapabileceğini belirtmiştir. Bu kapsamda mahkeme, devletin etkin pişmanlıktan yararlanmak için ödenmiş olan vergi ve diğer kalemlerin iadesine veya idari ya da yargısal yollarda uyuşmazlık konusu yapılmasına izin vermemesinin mülkiyet hakkının barışçıl kullanımına yönelik sınırlama oluşturduğu kanaatine varmıştır.
Ayrıca, Anayasa Mahkemesi anılan ibarelerin sebep olduğu orantısız sınırlama dolayısıyla ortaya çıkan zararı telafi etmek üzere Anayasa’nın 40.maddesine uygun idari ve/veya yargısal başvuru yolu biçiminde bir telafi mekanizmasının öngörülmediği ve yüklenen suçun sanık tarafından işlenmediğinin sabit olduğu gerekçesiyle verilecek beraat kararının kamu makamları tarafından dikkate alınmaması durumunda masumiyet karinesinin ihlal edileceği gerekçesiyle kuralı Anayasa’ya aykırı bulmuştur.
Bu kapsamda, Anayasa Mahkemesi dava konusu kural bakımından da anılan karardan ayrılmayı gerektirir bir durum bulunmadığına kanaat getirmiş olup, Anayasa’ya uygunluk denetiminde belirtilen gerekçelerin bu kural yönünden de geçerli olduğunu belirtmiştir.
Kuralın Anayasa’nın 13., 35.ve 40.maddelerine aykırı olduğu ve iptali gerektiği sonucuna varılmıştır.
Sonuç
Açıklanan sebeplerle, Anayasa Mahkemesi tarafından 4/1/1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 359.maddesine (ç) fıkrasından sonra gelmek üzere eklenen dördüncü fıkrasının iptaline karar verilmiştir.
Etkin pişmanlık ve özel aftan yararlanabilmek için ödenen vergi ve diğer kalemlerin dava konusu yapılmaması koşulu, aslında ödenmemesi gereken vergi ve diğer kalemlerin ödenmesi durumunu ortaya çıkarabilmekte, böylelikle bu ödemeleri yapmak durumunda kalan muhatabı aşırı bir külfete katlanmak zorunda bırakabilmekteydi.
Muhataba yüklenen bu aşırı külfet yargının iş yükünü hafifletme amacını taşımaktaydı. Ceza indiriminden faydalanmak isteyen kimselerin yargı yoluna başvurma imkanlarının ellerinden alınması, ulaşılmak istenen amaç düşünüldüğünde açık bir orantısızlığa yol açtığından, mahkemenin iptal kararının yerinde olduğu kanaatindeyiz.
Saygılarımızla,
Tunca Avukatlık Ortaklığı